Neden Hayır diyorum
Eren Ermiş

Eren Ermiş

[email protected]

Neden Hayır diyorum

19 Ocak 2017 - 13:17

Yeni Anayasa değişikliğiyle ilgili teklif maddelerini defalarca okuyup incelememe rağmen hala anlamakta güçlük çekiyorum. "Anlamadığın şeye nasıl hayır dersin" çıkışıyla beni köşeye sıkıştırmak isteyenlere, "Anlamadığım şeye nasıl Evet derim" şeklinde bir girizgahla karşı atakta bulunabilirim.

Teknik bilgiler ve hukuki terimler sebebiyle boyumu aşıyor fakat bu konudaki ısrarımı sürdüreceğim. Biz zorlanıyorsak vatandaş ne yapsın, nasıl 'Evet' ya da 'Hayır' desin bilemiyorum. Maddeleri okuyup değerlendirebilecekleri bir ortam ne yapıldı ne de yapılacak gibi durmuyor. Yaygın medyada hükümete yakın olanlar bu işi demogoji ile geçiştiriyor. Tam anlamıyla Anayasa maddelerinin eski hali ile yeni hali kamuoyu önünde teraziye konulmuş değil. Muhalif medya ise kaş yapayım derken göz çıkarır derecesine "Hayır propagandasını" abartıyor, hadiseyi seyrinden çıkarıyor.  

Böyle bir süreçten geçerken, birkaç ay sonra sandık önümüze konulduğunda sığı bir mantıkla mührü basmamam gerektiğini düşünüyorum. Herkesin böyle düşünmesi gerekiyor. Gönlündeki siyasi parti ya da liderinin vermiş olduğu kararının arkasından körü körüne gitmek doğru olmayacağı gibi, karşı çıkmak da doğru değildir. Altını çizerek belirtmek gerekirse, önümüze gelecek sandık devletin ve milletin kaderini belirleyecek bir sandıktır. Bu sandıktan çıkacak olan sonuç, geri dönüşü olmayan kararlara gebedir.

Sıradan bir milletvekili seçimi yapmıyoruz. Devletin yönetim biçimini ve yönetim şeklini değiştiriyoruz.  

Herkes vicdanının sesini dinlemeyebilir ama mantıklı davranmak zorunda. Anayasa maddelerini okumak ve anlamaya çalışmak vatandaşlık görevi olmalı.

Darbelerin yapılmak istendiği, her gün bombaların patladığı, ekonomik sorunların yaşandığı, işsizliğin alıp başını gittiği, terör örgütlerinin ülkemizde yuva yaptığı, milyonlarca Suriyeli'nin ülkemize yerleştirildiği, devlet kurumlarına terör örgütü ajanlarının nüfuz ettiği, ordumuzun sınır ötesi harekatlar ile vatan savunmasına geçtiği bir dönemde, devletin yönetim şeklini değiştirmeye ne kadar ihtiyaç var, bu da ayrı bir tartışma konusu...

İktidar partisi mensubu birkaç kişiye bu işi sorduğumda, "Koalisyonlar olmayacak, çift başlılık ortadan kalkacak, darbeler yapılmayacak" şeklinde karşılık verdi. Bu cevabı genelde çoğundan duyuyorum. Sırf bu düşünceyle referandumda Evet demek kişiyi haklı çıkarmıyor. 12 Eylül 2010 referandumunda da askeri vesayet kalkacak, artık darbeler yapılmayacaktı...

Oylanan 18 maddenin 15'inin oyalamadan ibaret olduğunu düşünüyorum. Vekil yaşı, vekil sayısı, görev yılı, çeşitli ibare eklemeler ve de çıkarmalar, asıl maddeleri kamufle ediyor gibi.

Daha komisyon görüşmelerinde bile tam ne olduğu anlaşılmamışken, maddelerin sağlıklı bir ortamda görüşülerek "uzlaşı ile" Meclis'e getirildiğini düşünmüyorum.

Altını çizerek belirtmekte fayda var; Cumhurbaşkanı ile TBMM'nin görev ve yetkilerini anlayabilirsek, vatandaşın neden 'Evet' ya da 'Hayır' demesi gerektiğinin sırrı, aslında bu iki gücün ayrıntısında gizli...

Mevcut yönetim sistemimizdeki "Kuvvetler Ayrılığı" ilkesinde Yasama, Yürütme ve Yargı birbirinden bağımsız hareket ederken, değişiklik ile Cumhurbaşkanı bu üç yetkiyi yüzde 80 olarak elinde toplayabiliyor.

Yasama organı olan Türkiye Büyük Millet Meclis'i, şuanda Yürütme'nin başı Başbakan ve Bakanlar Kurulu iken, ve Yürütme makamını denetleyebiliyorken, yeni değişiklikle Yürütme'nin başı olacak Cumhurbaşkanı'nı ve bakanlarını denetlemede kısıtlanıyor.

Denetleme yetkisi veren Gensoru, TBMM'nin görev ve yetkileri arasından çıkarılıyor. Bu da Yürütme'nin denetlenmesi konusunda şaibeler oluşturuyor.      

Parlamenter Sistem'in güçlendirilmesi taraftarıyım. "Sistem karmaşası var, ülke ilerlemiyor, hadi başkanlığa gidelim" diyerek rejim değiştirilmemeli. Eğer "milli irade" diyerek seçilmişin gücüne mutlak bağlılık gösterilecekse, TBMM sembolik bir kurum kalır ve Cumhurbaşkanı ile yardımcıları olağanüstü yetkilerle donatılıyor demektir. Bu nedenle egemenlik Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) toplanmalıdır. Partili cumhurbaşkanı ve onun atayacağı yargı mensupları adaletteki güvensizlik ortamını devam ettireceği gibi, tarafsızlığa da gölge düşürecektir. Adalet temeli sağlam olmayan bir ülkede büyük tehlikelerin zemini hazırlanabilir. Partili Cumhurbaşkanlığı'nın, Türkiye Cumhuriyeti devlet yapısına uygun olmadığını düşünüyorum.   

(Not: Devamı Pazartesi)

YORUMLAR

  • 2 Yorum
  • Coşkun AKSOY
    7 yıl önce
    görüşün ne olursa olsun yarınlarımızı düşünmek zorundayız bu günü ve tayyip erdoğanı düşünerek evet yarın ve ertesi günde tayyipler olmadığı zamanlarda acaba ülke kime kimlere emanet edilip tek adamlı rejime girecek daha dün fetö değilmiydi ortalığı darma duman eden adam tek adam yarın ertesi gün böyle biri daha gelirse allah göstermesin kim kalkacak bunun altından iyi düşünmek lazım lütfen siyasi görüşlerinizi bir kenara bırakın siyasilerde gelip geçicidir kimler gelmiş geçmiş bu ülkenin başından o yüzden bizler bu günü değil yarınları düşünürekten iyi kararlar verip doğru oy kullanmalıyız kimsenin adamı tarafı değil ülkemizin geleceği olmalıyız her zaman takdir ettiğim eren kardeşimiz çok güzel bir değerlendirme yapmış lütfen okuyalım anlayalım ona göre karar verelim....
  • Tansel Ayyıldız
    7 yıl önce
    Aklın yolu bir , yazı ise akıllıca ve akıllı olanlara yazılmış;Eren ERMİŞ gerçekten işinin hakkını her yönden vermiş.! AKLIYLA VİCDANINI BİR EYLEMİŞ.! Bu zamanda , bu meslekte zor olan bir şey yapmış.! HELAL OLSUN.!