“Tapu İptali Davası” Açılmasını Gerektiren Hususlar
Değerli okurlar, bu yazımızda yine sıkça karşılaşılan tapu iptali ve tescil davalarına yer vermek istedim. Bilindiği gibi; bir mülkün kimin olduğunu gösteren “Resmi Belgeye Tapu (Tapu Senedi)” denilir. Tapu’ya ve Tapu Senedi’ne esas teşkil eden gayrimenkul üzerindeki hakların hallerini gösteren Resmi Sicillere “Tapu Kütüğü” yahut Tapu Sicili denir. Tapu Siciline herhangi bir sebeple taşınmazın gerçek sahibi yerine başka bir kimsenin adının yazılı olması, bir diğer ifadeyle tapunun gerçek sahibi dışında bir kimseye kayıtlı olması durumlarında tapu iptali davası açılması mümkündür. Genel olarak “ Tapu İptali Davası” açılmasını gerektiren hususlar şöyledir; ortada haklı bir sebep olmaksızın yapılan bir tescil veya tescilin değiştirilmesi veya terkini ile bir ayni hakkın zedelenmiş olması gerekir. Bu durumda; ayni hakkı zedelenen kimse, Tapu Sicilinin düzeltilmesini dava edebilir. (TMK mad. 1025/1)
Dava taşınmazın bulunduğu Asliye Hukuk Mahkemesinde açılır. Tapu’da adına tescil yapılmış olan kişi davalı olarak gösterilir. Ancak, Tapu iptaliyle birlikte “Tescil” de istenmişse; o zaman taşınmazın bulunduğu yere göre; Hazine’ye, Köy Muhtarlığı’na, Belediye Başkanlığı’na da husumetin yöneltilmesi gerekir. Davanın esasına girildiğinde, Mahkemece evvela ilgili tapu müdürlüğünden tapu kayıtları getirtilir. Kayıt sebepleri araştırılır. Taraf şahitleri dinlenir. Keşif yapılır. Bilirkişi mütaalası alınır. Neticede, hasıl olan kanaate göre karar verilir.
***
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi tapu iptal ve tescil davasının birçok sebepleri olabilir. Uygulamada en sık karşılaşılan sebep ise muris muris muvaazası dediğimiz, mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapılan işlemlerdir. Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle, miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacının tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eskizsiz toplanması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedenin bulunup bulunmadığı, davalı anın alış gücünün olup olmadığı satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakanın arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda zamanaşımı ya da hak düşürücü sürenin uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Davanın niteliğine göre bu tür iddialar süreye tabi kılınmaksızın her zaman ileri sürülebilir. Miras şirketi henüz tasfiye olmamışsa ve el birliği halinde mülkiyet devam ediyorsa ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı vardır ve tüm ortakların muvafakatlerinin alınması ya da miras şirketine temsilci atanarak davaya devam edilmesi gerekir.
YORUMLAR