Senetle (Kesin Delille) İspat Kuralı ve İstisnaları
Sevgili okurlar, bu haftaki yazımıza senetle ispat kuralına ilişkin bilgilendirme yapacağım.
İspatı söz konusu olan vakıanın, niteliği itibariyle kesin delillerden biriyle de ispatlanabilmesinin mümkün olduğu hallerde, o vakıanın mutlaka kesin delille ispatının gerekli olup olmadığına bakılmaksızın, ilgili taraf, elindeki kesin delili kullanabilir. Dolayısıyla, taraflar, takdiri delille ispatın caiz olduğu davalarda da, eğer varsa, ellerindeki kesin delillere müracaat ederek, ilgili vakıayı ispatlayabilirler.
Buna karşılık, Hukuk Muhakemeleri Kanunumuz, 200 ve 201. maddelerinde, ancak kesin delillerle ispatlanabilen, (kural olarak) takdiri delillerle ispatın caiz olmadığı bazı vakıalar öngörmüştür.
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 200. maddesinde öngörülen senetle ispat zorunluluğu hukukî işlemlere ilişkindir. “Senetle ispat kuralı” olarak da adlandırılan bu düzenleme gereğince, bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukukî işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Adı geçen Kanunun 201. maddesi ise, parasal bir sınır koymaksızın, “senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukukî işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz” şeklindeki bir düzenlemeye yer vermiştir. Söz konusu bu ikinci düzenleme de “senede karşı senetle ispat kuralı” olarak adlandırılmaktadır.
Gerek senetle ispat gerekse senede karşı senetle ispat kuralının geçerli olduğu vakıaların, senet yanında, diğer kesin deliller (yemin ve kesin hüküm) ile de ispatlanabilmesi mümkün olduğundan, söz konusu kurallar, aynı zamanda “kesin delille ispat kuralı” ve “kesin delile karşı kesin delille ispat kuralı” olarak da ifade edilir. Keza, kesin delille ispatın gerekli olduğu durumlarda, elinde böyle bir delil bulunmayan tarafın müracaat ettiği takdirî delil çoğu zaman tanık delili olduğundan ve tanık takdiri deliller arasında en önemli yeri işgal ettiğinden, aynı kurallar “tanıkla ispat yasağı” olarak da ifade edilir.
Hukuk Muhakemeleri Kanununun senetle ispat kuralını düzenleyen 200. maddesi münhasıran hukukî işlemleri esas almıştır. Bir davada ispatı gereken vakıa eğer borçlar hukuku anlamında hukukî işlem kabul edilebiliyorsa ve (davanın açıldığı yahut ispatın söz konusu olduğu anda değil) yapıldığı andaki miktar yahut değeri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçiyorsa, ancak senetle (kesin delille) ispatlanabilir. Buna karşılık, haksız fiiller, maddî olaylar, haksız iktisaplar (sebepsiz zenginleşme) senetle ispat kuralı kapsamına dahil bulunmayıp (zaten niteliği gereği de buna elverişli bulunmayıp) her türlü delille ispatlanabilirler.
Hukukî işlemin konusunun da “bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı veya itfası” olması gerekir. Ancak, hukukî işlemin nitelik olarak taahhüt işlemi (borçlandırıcı işlem) yahut tasarruf işlemi (kazandırıcı işlem) olması arasında herhangi bir fark yoktur. Bunun yanında, ispatı gereken somut vakıa dikkate alınarak değerlendirme yapılmalıdır. Örneğin, ispatı söz konusu olan vakıa hizmet sözleşmesinin bizatihi kendisi (varlığı) ise, 2.500 TL’sını geçmesi kaydıyla, senetle ispatı gerekir. Bu sözleşmeden doğan ücret borcunu işverenin ödediği iddiası da (ödeme tasarrufî bir işlem sayıldığından), 2.500 TL’sını geçmesi kaydıyla, senetle ispatı gerekir. Buna karşılık, aynı hizmet sözleşmesinden doğan işçinin çalışma borcunu yerine getirip getirmediği ise, çalışma bir maddî fiil olduğundan, her türlü delille (tanıkla veya diğer takdiri delillerle de) ispatlanabilir. Kira gibi, devrevî (dönemsel) ödemeleri (örneğin aylık belli bir miktar para ödenmesi) ödemelerin söz konusu olduğu hukukî işlemlerde, parasal sınır belirlenirken, yıllık toplam miktarın esas alınması gerektiği kabul edilmektedir.
Öte yandan, senetle ispat kuralının geçerli olabilmesi için, hukukî işlemin tarafı ile davanın tarafının aynı olması gerekir. Diğer bir ifadeyle, üçüncü kişiler arasında yapılmış olan bir hukukî işlemin, bu işlemin tarafı olmamış durumdaki davacı tarafından işlemin taraflarından birisine (davalı olarak) karşı ileri sürülmesi durumunda, senetle ispat kuralı işlemeyecek, ilgili hukukî işlem her türlü delille ispatlanabilecektir.
îspat yükü kendisinde olan tarafın, senetle ispatı gereken bir vakıayı takdiri delille ispata kalkışması durumunda, hâkim bunu resen gözetir (HMK m. 189, III). Bu durumda, hâkimin yapması gereken, karşı tarafa muvafakatinin bulunup bulunmadığını sormaktır. Eğer hasım açıkça muvafakat ederse, kesin delille ispatı gereken bir vakıa takdiri delille de ispatlanabilir (HMK m. 200, II).
Devamı haftaya...
YORUMLAR