1974 Kıbrıs Barış Harekâtı'nda vatan toprağı için canlarını ortaya koyan Silivrili gazilerimizle, o destansı günleri ve unutulmaz anılarını konuştuk. Mehmetçiğin kahramanlık destanına yakından tanıklık eden bu özel isimler, yürek burkan anılarını Silivri Rehber Dergisi'ne anlattı.
Silivri Rehber: Değerli Gazilerimiz öncelikle bize bu değerli anılarınızı paylaştığınız için çok teşekkür ederiz. Sayın Adnan Gürcan, Kıbrıs Harekâtı'na giden o ilk yolculuk nasıl başladı, halkın sizlere karşı gösterdiği o muazzam ilgiyi nasıl hatırlıyorsunuz?
Gaziler Derneği Başkanı Adnan Gürcan: Merhaba, ben Adnan Gürcan, 1953 Silivri Çanta Köyü doğumluyum. Ankara Mamak Muhabere Okulu'nda askerdim ve 1974 Kıbrıs Harekâtı'na gönüllü olarak katıldım. Yolculuğumuz Konya'ya doğru başlarken, halkın sokaklara dökülmesi inanılmazdı. Konya'dan zor çıktık diyebilirim. İnsanlar yollara dökülmüş, kimisi sigara, kimisi para, kimisi yiyecek atıyordu arabalara. Arabalara çıkıp bizi yanaklarımızdan, gözlerimizden öpmeleri hiç unutulmazdı. O anları yaşamak tarifi imkânsız bir duyguydu.
Sayın Numan Kaçaroğlu, siz de benzer duygular yaşadınız mı? Konya'daki o coşkulu uğurlama size neler hissettirmişti?
Numan Kaçaroğlu: Kesinlikle! Silivri'de doğup büyüdük, burası bizim cennetimiz. Ama vatan çağırınca tereddüt etmedik. Biz 20-25 günlük askerken 61. Motorize Piyade Alayı'nda ani bir alarm verildi. Marşlar çalınıyor, bir hareketlilik var ama ne olduğunu kimse söylemiyor. Arabalara bindiğimiz sabah "Kıbrıs'a gidiyoruz, harekât başladı" dediler. Konya'ya vardığımızda Konyalıların konvoyu karşılaması, o bayraklar, atılan hediyeler... Şoförün pedalı bulamadığını bilirim o coşkudan! Anlatılacak gibi değildi o anlar.
CEPHEDE YAŞANAN ZORLUKLAR
VE VAHŞETİN TANIKLIĞI
Harekât başladığında cephede sizi en çok etkileyen ne oldu? Özellikle Rumlar tarafından yapılan vahşetlere tanık oldunuz mu?
Adnan Gürcan: Baştan söyleyeyim, Cenab-ı Allah hiçbir ülkeye savaş nasip etmesin. Orada gördüklerimiz, yaşadıklarımız inanın çok çok zordu. Köylerde Rumlar tarafından yapılan vahşetler vardı. Gözler oyulmuş, kulaklar, burunlar kesilmiş... Türk askeri olarak biz böyle bir şey kimseye yapmadık. Bu gördüklerimiz psikolojik sorunlar yaşamamıza neden oldu, hala yaşayan arkadaşlarımız var. Hele askeri elbiseyi giydiğim zaman, o günler bir sinema şeridi gibi gözümün önünden geçiyor. Biz Türk askeri olarak, Türk milleti olarak, aman dileyene hiçbir zaman silah veya mermi sıkmadık.
Sayın Hikmet Topçu, mayın temizleme görevinde karşılaştığınız zorluklar ve gördüğünüz katliamlar hakkında neler söylemek istersiniz?
Hikmet Topçu: Bize mayın temizlemek için 15 gün süre vermişlerdi ama bizim askerler bir haftada bitirdi. İş makinelerimiz, greyder, dozer hepsi vardı. İstihkam bir haftada işini bitirdi, sonra tekrar harp başladı. Akşamüstü çıktık, arabalar çıkarıyorlar, çıkarıyorlar... Bir tane araba kaldı. Ben kademeciydim, ustaydım. Başçavuş "Sen burada kal, piyadeler burada, sabah gelirsin" dedi. Gemi gece ayrıldı, çıkarma yapmıyor. Ben piyadelerle kaldım. Gemi açıldı denize, sonra tekrar geldi. Bizim araba gemiye zarar veriyormuş, dengeyi bozuyormuş. 21 numaralı araba çıktı bizim. Piyadelere gece giderim dedim, şarjör mermi aldım, yalnız başıma 20 kilometre far yakmadan gittim, birliğime ulaştım.
Bir emir geldi mesela, "Burada mayın varmış." Bizim gibi bölükler gider, öteki tarafı bir bölük gider. O bölüklerle de biz karargah bölümünden, yani onlara hizmet edenler olarak gideriz. Bir girdik, görmelisiniz. Böyle çukur açmışlar, insanları içine atmışlar, çok zulmetmişler. Bizim millete yani çok işkence etmişler. Anlatılacak gibi değil.
VATAN SEVDASI VE ŞEHİT
DÜŞEN KAHRAMANLAR
Sayın Numan Kaçaroğlu, 20 Temmuz Harekâtı'nın başlangıcında Ada'ya inişinizden ve Beşparmak Dağları'ndaki o çetin 18 günlük mücadeleden bahseder misiniz? O zorlu şartlarda vatan sevginiz size nasıl güç verdi?
Numan Kaçaroğlu: 20 Temmuz Harekâtı'nın başlangıcının üçüncü günü Ada'ya indik. Sabahında 23 kilometrelik bir yürüyüşle Beşparmak Dağları'na çıktık. Üzerimde piyade tüfeği, 500 tane çapraz mermi, 100 tane kütüklük, 1500 tane A6 mermisi sarılıydı. Üç önde, üç arkada da 57'lik top mermisi kemerimin içindeydi. Ve ben bunlarla yürüyerek 23 km yol kat ettim. Beşparmak Dağları'nda 18 günlük bir maceramız var. Lapta, Girne, Karaman dediğimiz bölgenin alınmasında iyi bir rol oynadık sanırım.
18 günlük açlığımız da var orada. Keçiboynuzuyla, bademle hayatımızı idame ettirdik. Ama şikayetçi miyiz? Asla değiliz!
Biz dedik ki, "Önce vatan." O bayrağı dikili gördüm yetiyor. Girne ile Kale arasına çok büyük bayrak germişler bizimkiler. Hani deriz ya, Gazi Mustafa Kemal Atatürk Çanakkale'yi nasıl topladı, bizler de onun torunları olarak bir Çanakkale'yi Kıbrıs'ta yaşadık mı? Tabii onlar gibi olamayız, onların yerini asla alamayız ama biz de orada hasbelkader gayret gösterdik, bir şeyler yaptık. Sevdamız Türklük, Türkiye Cumhuriyeti. Asla pes etmeyiz.
Ercan Havalimanı'nın temizlenmesi ve sonrasında yaşanan çatışmalarda şehit düşen bir arkadaşınızdan bahsettiniz. O anları bizimle paylaşır mısınız?
Numan Kaçaroğlu: Devamında Ercan Havalimanı'na geldik, havalimanını temizledik. Havalimanını aldıktan sonra aşağıda Gaziler Köyü var, orasının alınması lazımdı. Aşağıda tanklar falan... Biz oraya yürüdüğümüz zaman bize çok büyük bir ateş açtılar. Orada bir arkadaşımı kaybettim, Tarsuslu İbrahim Yalçın. Ben de onun ön tekerleğinde oturuyordum. Çok sıcaktı, 40 derece. Arka tarafa düşen bir havan mermisinin parçaları yanımdan geçti. Orada bir ölümden döndük. Allah korudu.
Bizim havancılarımız müthiş atıcılar. 106'lık havanlarımız müthiş atışlar. Bunların atış koordinatörü genç, okulu yeni bitirmiş bir teğmendi. Bir tane tankın kulesinden vurduğumuzu gözümle gördüm ve o ara bağırmışım, "Vurdum!" diye. Komutan "Kim bağırıyor, vurdum diye?" dedi. "Komutanım ben gördüm, kulesinden vurdum" derken, hakikaten kulesinden vurduk, gördüm.
ATLILAR KÖYÜ KATLİAMI VE
UNUTULMAZ ACILAR
Atlılar köyünde yaşanan katliam, oldukça derindi. Bu olayın detaylarına siz de tanık oldunuz mu?
Numan Kaçaroğlu: İşte o Atlılar köyünde, İsmet abinin canlı olarak yaşadığı yer orası. Orada yapılan zulüm çok kötü. EOKA’cılar zaten yine işin içinde. Orada yaşlı bir abi vardı, beş tane oğlu vardı, bir tanesi 1.5 yaşında daha. Harekâtlardan bir hafta önce tutukluyorlar, sonra salıyorlar. Bu abi geri dönüyor. Yaşlı birine sorup "Benim çocuk nerede?" diyor. "Sizinkileri toplayıp götürdüler ama nereye götürdüler bilmiyorum" diyor. Oradan Atlılar köyüne geliyor. Orada büyük katliam var işte... Yine ev kazıları... Kepçeler bulunuyor, toprak açılıyor. 83 kişiyi gömmüşler. Ve bu adamcağız ilk açılan kazıda, annesini ve 1.5 yaşındaki oğlunu da buluyor. Çok acı.
“SALDIRIYA UĞRADIK BAYGIN KALDIM”
Sayın Reha Tokgöz, hava indirme birlikleri olarak neler yaşadınız, neler hissettiniz ilk dakikalarda?
Reha Tokgöz: 39. Tugay Hava İndirme Komando Çavuşuydum. İlk uçağa bindiğimizde hiçbir şeyden haber vermediler. Tam tesisatlı olarak hazırlandık. Uçakta kapaklar açılmaya başladı, o zaman anladık. Hüsnü Binbaşımız vardı. Dedi ki ‘Arkadaşlar Kıbrıs semalarındayız, Gazamız mübarek olsun.’ Ya Allah bismillah atladık. Paraşütle ilk inişimizi Lefkoşa mezarlığına yaptık. Cip’le hem ilerliyoruz hem de ateş ediyoruz. Burada bir anım var. Allah korudu beni. Erzurumlu bir onbaşı vardı. Saldırıya uğradık, yerde baygın kaldım, hatırlamıyorum ama o kurtardı beni.
Beşparmak Dağları bizi çok yormuştu. Rumlar topraklara dehlizler yapmışlar, sürekli tuzak kurmuşlar, oraları imha ederken uğraştık ama başardık. 1123 rakımlı tepeye indik paraşütle orada operasyonlar yaptık. Deniz piyadeleriyle koordineli olarak. Ortada bir Rum taburu varmış. Onlar bir bize ateş ediyor bir de bizim diğer askerlerimize. Yani bizi karşı karşıya getirmek için bir tuzak kurmuşlardı. Muhabere uçaklarımız sayesinde fark edildi ve hemen onları da hallettik. Sızmalar vardı onları engelledik. En son kurmay Albay Nezih Çakır’ın koruması olarak askerliğimi tamamladım.
GAZİ OLMAK VE GELECEK
NESİLLERE MESAJ
Bugüne baktığınızda, Kıbrıs Barış Harekâtı'nda yer almanın ve gazi olmanın sizin için anlamı nedir? Genç nesillere neler söylemek istersiniz?
Numan Kaçaroğlu: Eğer sağlığım el veriyorsa seve seve tekrar giderim. Ne yaparsak yapalım, bu ülke için yaparız. Bunun için burada yaşıyorsam, onun için yaşıyorum ben. Vatan sevgisi her şeyden önce gelir. Gençlerimizin de bunu unutmaması, vatanlarına, milletlerine sahip çıkmaları en büyük dileğimiz.
Reha Tokgöz: Bizim komandolarda tek bir şey vardır; hedeftir. Tek başımıza kalsak da hedefe ilerleriz. 100 kişi gider 1 kişi bile kalsak hedefimize gideriz. Allah müsaade ettikçe komutanlarımızın talimatlarını yerine getirdik. Çok şey var anlatacağımız var ama kaderimizde şehitliğe yakınken Allah gazi olmayı nasip etti.
Silivri Rehber Dergisi: Bu anlamlı röportaj için sizlere sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. Anılarınız, bu vatanın nasıl zorluklarla kazanıldığının ve korunduğunun en güzel kanıtı.
Kıbrıs Destanının Silivrili Kahramanları: Cepheden Hatıralar
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı'nda vatan toprağı için canlarını ortaya koyan Silivrili gazilerimizle, o destansı günleri ve unutulmaz anılarını konuştuk.
05 Aralık 2025 - 10:44



YORUMLAR