aohbetdini chatomeglatürk sohbetcinsel sohbetislami sohbetalmanya sohbetsohbet sitelerimobil sohbet
Kalavrye’den Yolçatı’ya: Bir köyün antik...
Reklam

Kalavrye’den Yolçatı’ya: Bir köyün antik çağdan günümüze tarihsel yolculuğu  

Ben bu köyde doğdum. Bugün haritalarda Yolçatı olarak geçen, geçmişte ise Gelevri, daha da öncesinde Kalavrye olarak bilinen bu topraklarda gözlerimi açtım hayata.

Kalavrye’den Yolçatı’ya: Bir köyün antik çağdan günümüze tarihsel yolculuğu  

Ben bu köyde doğdum. Bugün haritalarda Yolçatı olarak geçen, geçmişte ise Gelevri, daha da öncesinde Kalavrye olarak bilinen bu topraklarda gözlerimi açtım hayata.

Kalavrye’den Yolçatı’ya: Bir köyün antik çağdan günümüze tarihsel yolculuğu  
12 Aralık 2025 - 13:00

Ben bu köyde doğdum. Bugün haritalarda Yolçatı olarak geçen, geçmişte ise Gelevri, daha da öncesinde Kalavrye olarak bilinen bu topraklarda gözlerimi açtım hayata.
Güneşin ilk ışıklarıyla kalkan, harman tozuyla yoğrulmuş, çeşme başında tarihin sessiz fısıltılarını duyan bir çocuğun yüreğiyle büyüdüm burada. Her taşında, her patikasında geçmişin izlerini taşıyan bu köy, sadece benim çocukluğumun değil, binlerce yıllık medeniyetlerin de tanığıydı.
Elinizde tuttuğunuz bu çalışma, benim için yalnızca bir tarih metni değil; aynı zamanda kişisel bir vefa borcunun ifadesi, kayıp hatıralara bir saygı duruşu, unutturulmuş olanı yeniden görünür kılma çabasıdır.
Bu dört bölümlük araştırma, antik çağlardan başlayarak, Bizans döneminde Kalavrye’nin stratejik önemini, Osmanlı döneminde Gelevri olarak kurumsallaşan kırsal yaşamı ve nihayetinde Cumhuriyet döneminde yaşanan büyük nüfus değişimleriyle şekillenen kültürel dönüşümü kapsamaktadır. Her bir bölüm, ulusal ve uluslararası akademik kaynaklar, sözlü tarih tanıklıkları, arkeolojik ve coğrafi analizler ışığında yeniden inşa edilmiş bir tarih anlatısıdır.
 
I. Antik Çağda Kalavrye
Kalavrye, Marmara Denizi'nin kuzey kıyısında, Byzantion’dan Trakya içlerine uzanan antik kara yolları üzerindeki konumuyla tarih boyunca coğrafi ve stratejik önem taşımıştır. Yunanca kökeniyle “iyi tepe” ya da “güzel yükselti” anlamına gelen adı, köyün doğal konumunu ve çevresine olan hâkimiyetini yansıtmaktadır.
Milattan sonra 4. yüzyıldan itibaren Hristiyanlığın Bizans coğrafyasında yayılmasıyla Kalavrye, bir piskoposluk merkezi olarak önem kazanmıştır. Bugün köyde hâlâ halk arasında “kilise çeşmesi” olarak anılan taş yapı kalıntıları, bu dini geçmişin en somut kanıtlarından biridir. 1970’li ve 80’li yıllarda çocukluğunu bu köyde geçirenler tarafından açık biçimde tanımlanan bu yapı, küçük bir ibadethanenin izlerini taşımaktadır.
 
Kalavrye, Konstantinopolis’e batıdan yaklaşan yollar üzerinde bulunması sebebiyle Bizans döneminde askeri ve stratejik bir öneme sahipti. 532’deki Nika Ayaklanması sonrasında başkent çevresinde alınan güvenlik tedbirleri, bu yerleşimlerin kontrolünü artırmayı amaçlamış; Kalavrye de bu çerçevede dış tehditlere karşı ilk temas noktalarından biri hâline gelmiştir.
 
1078’de ise Kalavrye, tarihe geçen Kalavrye Muharebesi’ne sahne olmuştur. General Aleksios Komnenos’un, İmparator Nikephoros Botaneiates’e bağlı kuvvetleri burada mağlup etmesi, Bizans tahtındaki dengeleri değiştirmiştir. Mihail Dukas tahttan feragat etmiş, Botaneiates imparator olmuştur. Ancak Komnenos’un bu zaferi, onu geleceğin imparatoru yapmış ve Komnenos Hanedanı’nın kurulmasına giden yolu açmıştır.
Arkeolojik yüzey araştırmaları, bölgede mezar yapıları, lahit parçaları ve ibadethane izlerinin bulunduğunu ortaya koymuştur. Sosyo-kültürel yaşamda ise tarım, hayvancılık ve dini merkez etrafında şekillenen toplumsal aidiyet dikkat çekmektedir.
 
II. Bizans Döneminde Kalavrye
Kalavrye, Bizans döneminde kırsal bir yerleşim olmanın ötesinde, Konstantinopolis ile Trakya hinterlandı arasında bir ticaret ve lojistik geçiş noktası olmuştur.
Konumu ve Ticaret Yolları: Selymbria (Silivri) ve Herakleia (Marmara Ereğlisi) arasında yer alan köy, kara-deniz bağlantılarının düğüm noktasındaydı. Ticari kervanlar, tarımsal taşıma hatları ve vergi güzergâhları bu yollar üzerinden ilerliyordu.
Tarımsal Üretim: Köy, buğday, arpa, bağcılık ve zeytin üretimiyle öne çıktı. Bu ürünler, Selymbria gibi pazarlara ulaştırıldı.
Hayvancılık ve Takas: Küçükbaş hayvancılık ürünleri, çevre köylerle takas yoluyla el değiştirdi. Para ekonomisinden çok ürün değişimine dayalı bir kırsal pazar vardı.
Zanaatkârlık: Demircilik, tuğla ve ahşap işçiliği gibi üretimler, Kalavrye üzerinden geçen kervanlara malzeme sağladı.
Sonuç olarak Kalavrye, Bizans kırsal ekonomisine entegre olmuş, hem üretim hem de ticari aktarma noktası işlevi görmüştür.
 
III. Osmanlı Döneminde Gelevri
Bizans döneminde önemli bir geçit noktası olan köy, Osmanlı’nın Trakya’daki ilerleyişiyle 1390’lı yıllarda Osmanlı topraklarına katıldı. İstanbul’un fethinden sonra Silivri Kazası’na bağlı resmi bir köy birimi oldu.
Osmanlı kayıtları köyün tarım ve vakıf ekonomisine bağlı olduğunu göstermektedir. Tımar sistemi içinde değerlendirilen Gelevri’de Müslüman Türkler ve Rum Ortodoks halk bir arada yaşamış, 19. yüzyılda ise Bulgar göçmen toplulukları eklenmiştir.
Gelevri, tahıl üretimi, bağcılık, zeytinlikler ve bostan üretimiyle dikkat çekmiş; dokuma tezgâhları, keçe imalatı ve marangozluk gibi zanaatlar da köyde var olmuştur. Osmanlı döneminde bir Rum Ortodoks kilisesinin varlığı belgelenmiştir. Köy halkı tarafından “Tecelli” ya da “Kilise Çeşmesi” olarak bilinen taş yapı, bu dini geçmişin kalıntısıdır.
 
IV. Cumhuriyet Döneminde Yolçatı
1923 Lozan Antlaşması kapsamında imzalanan nüfus mübadelesi ile Gelevri’de yaşayan Rum Ortodoks nüfus Yunanistan’a gönderilmiş, yerine Balkanlardan gelen Türk muhacirler yerleştirilmiştir. Bu süreç yalnızca nüfusu değil, köyün mimarisini, kültürünü ve günlük yaşamını da dönüştürmüştür.
Yeni gelen aileler kendi geleneklerini köye taşımış; Rumlardan kalan taş evler, kiliseler ve çeşmeler terk edilmiş ya da dönüştürülmüştür. Dil farklılıkları, iklim koşulları gibi zorluklara rağmen yeni nesiller hem Rum geçmişinin hem de Balkan muhaciri kimliğinin taşıyıcısı olmuştur.
Mübadelenin ardından köy yeniden yapılanmış, tarım ve hayvancılık temel geçim kaynağı olarak devam etmiştir. Buğday, arpa ve ayçiçeği üretimi ön plana çıkmıştır. Devlet teşvikleri ve kooperatifleşme çalışmaları köyde modernleşmenin adımlarını atmıştır.
Bugün Yolçatı, yaklaşık 400 kişilik nüfusu ile Silivri’nin kırsal mahallelerinden biridir. Tarihî belleğin izleri, mezarlıklar, çeşmeler ve halk anlatılarıyla yaşamaktadır.
 
Gelevri’den Yunanistan’a Göç Eden Rumlar: Mübadele’nin Diğer Yüzü
1923 mübadelesi yalnızca bir nüfus değişimi değil, aynı zamanda bir kültürel kopuş ve toplumsal travmaydı. Gelevri’de yüzyıllarca yaşamış olan Rum Ortodoks halk da bu tarihin önemli bir parçasıdır.
Göç eden Rumların büyük kısmı Selanik, Kavala, Naussa ve Drama çevresine yerleşmiştir. Yunanistan’da “Nea Kalavria” yani “Yeni Gelevri” adını taşıyan yerleşimler, bu kültürel sürekliliğin kanıtıdır. Yeni topraklarda dahi eski köy adlarını ve hatıralarını yaşatan bu insanlar, göçün yalnızca fiziki değil, duygusal bir iz bıraktığını göstermektedir.
Kalavrye’den Gelevri’ye, oradan Yolçatı’ya uzanan bu yolculuk; bir köyün tarih boyunca geçirdiği dönüşümlerin, farklı halkların ve kültürlerin bıraktığı izlerin hikâyesidir. Her taşında, çeşmesinde ve hatırasında geçmişin sesi duyulmaktadır. Yolçatı’nın tarihi, hem yerel hem de ulusal belleğin önemli bir parçasıdır.
 
Tuğrul SELİMOĞLU
Yolçatı (Gelevri) Köyü Doğumlu – Eğitimci
 
(Silivri Rehber Dergisi)
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Silivri'de Gayrimenkul Yatırımcıları Neden Artıyor? Mustafa Altınkök Yanıtladı
Silivri'de Gayrimenkul Yatırımcıları Neden Artıyor? Mustafa...
Sanatla bütünleşen bir yolculuk: Ahenk
Sanatla bütünleşen bir yolculuk: Ahenk