Belediye başkan adayı nasıl olmalı?


Silivri’ye belediye başkanı olmak isteyenler bazı “temel özellikler” taşımalı. Hangi partiden olursa olsun, belediye başkanının ve/veya adayının sorumluluk bilincinin yanı sıra hizmet makamlarına bakış açısı aşağı yukarı aynıdır. Yani aday kişi “hırsızlık/yolsuzluk yapacağım” diye gelmez; şiddetle karşı çıkacağını iddia ederek gelir ve talip olunduğunu ahaliye ilan eder.
Bu yazıda CHP’li bir adayı veya AK Partili bir adayı da tarif edebilirdim ancak MHP’liler, İyi Partililer ve tüm parti teşkilatları bu yazıyı üzerlerine alabilirler.
“Her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır” diyerek olmazsa olmaz özellikleri daha yolun başında sıralayalım da, teşbihte hata olmasın. Ne malum yarın bir gün belediye başkanı seçilirse, “secaat arz ederken merdikıpti sirkatini söylermiş” şimdiden dikkat edelim.
***
BİR: Zihniyetinde ayrımcılık gibi bir düşüncesi varsa hiç yaklaşmasın, aman uzak dursun. Ne çektiysek yerli-yabancı diye kategorize ederek yönetme gayretine düşen kafalardan çektik. Yerlicilik, bölgecilik, adamcılık yapmayacak, birleştirici ve bütünleştirici olarak yaklaşımda adalet, hizmette eşitlik ilkesini benimseyecek.
*
İKİ: Çalışkanlığı karınca misali olmalı ancak eğitim kariyerinde de elle tutulur bir geçmişi bulunmalı. Ne yazık ki ülkemizde belli bir kariyeri olmadan belli makamların başına getirilen adamlar, telakki edişleri farklı olduğu için başarılı sonuç getirmiyor; olan yine millete oluyor. Olan bize olmaması için diyoruz ki, akademik geçmişi olsun üniversitelerin mantık ve işleyişinden nasibi almış, vizyon sahibi bir kişilik... Akı ve mantıktan uzaklaşmadan hedefleri hayalleri olan insanlardan seçilmeli. Karşımıza çıkan kişi empati yapabilirken, Danamandıra’da manda memesinden süt sağarken bile erinmemeli. Beşiktaş’a belediye başkanı arasaydık Sortie’de karşılıklı dans edebilmeliyiz derdik ama Silivri’nin doğası ve mayası farklı olduğu için böyle kişiler istiyoruz kusura bakmayın.
*
ÜÇ: “Köylü milletin efendisidir” diyor Mustafa Kemal Atatürk. (Hayır bu söz Kanuni’ye ait. Yahu ne farkeder güzel kardeşim.) Senelerdir köylüden uzak politika yapan siyasiler ile tanıştık. Özellikle belde belediyeleri kapandıktan sonra. “Biz köylüyüz” diyerek yola düşüp, İstanbul’un en büyük ikinci ilçesi Silivri’de 12 köye ulaşabilecek, tarım ve hayvancılık alanında politika geliştirebilecek, “Devletimiz yapıyor zaten ya” diyerek aradan sıyrılmayacak ve topu taca atmayacak biri olmalı. 
*
DÖRT: Şehrin dinamiklerini bilen, derdiyle dertlenen, sosyokültürel yapısına uygun vaatlerde bulunacak, gerektiğinde bu yapıyı bozmak isteyenlere karşı duracak, hatta ve hatta Silivri’yi katletme, zehirleme, yok etme tehlikeleri bulunan bazı merkezi hükümet projelerine karşı çıkabilecek cesur yürekli olmalı.
*
BEŞ: Evet, en önemli madde... Sevgili dostlar, siyasiler hep ‘hırsızlık yapmak’ gibi çirkin suçlamaya maruz kalıyorlar. Toplumdaki bu önyargı silinmesi güç bir sorun haline dönüştü ancak ben hala birçok siyasinin temiz olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla belediye başkanları da kendine rant sağlamayacak, huzuru mehşerden korkan, kul hakkı yemeyen, hırsızlık yapmayan, devletin/milletin parasını hortumlamayan biri olmalı. Altını çizelim, devleti de zarara uğratmayacak biri...
*
ALTI: Büyükçekmece’ye başkan adayı arasaydık belki farklı şeyler söylerdik ama dedik ya burası Silivri diye, 35 mahallenin 35’ni de iyi bilmesi gerekiyor. Adaylık sürecinde bilgi dağarcığını genişletmesi kendi elinde lakin siyaset yapma niyetinde olanlar coğrafya ve tarih dersine iyi çalışmalıydı.
Tarım ve turizm ile anılmak arasında kimlik sorunu yaşayan güzel ilçemizin göbeğine olmadık bir iş yaparsınız, maazallah ikinci bir cezaevi krizine sebebiyet verirsiniz. Lütfen şehri tanıyınız…      
*
YEDİ: Duruşuyla, hareketleriyle karizması olacak “beyefendi” tanımı ile bütünleşecek. Serseri tipli heriflerle oturup kalmayacak, bu kişilere siyasi imtiyazlar tanımayacak ve kamuoyunda itibar görmesini sağlamayacak. Mafya ile mücadele edecek ama mafyacılık oynamayacak; değnekçilerden, çetelerden korkmayacak ve milletten aldığı yetkiyle mücadele edecek.
*
SEKİZ: Yok cemaatmiş, yok tarikatmış, yok bilmem ne dergahıymış. Hayır kardeşim. Din hizmeti yapan dinci görünümlü sözde hocalar ve sözde derneklerinden çektiklerimiz ortada. Az kalsın memleket elden gidiyordu. Sen ibadethanelerimize sahip çık, Diyanet’in faaliyetlerini takip et, yönün kıblen Kabe olsun gerisini boş ver. Size de bize de Allah yeter.  
Akıldan kopma, bilimden uzaklaşma, Cumhuriyet ve değerlerine sahip çık, bak millet arkandan nasıl yürüyor.
*
DOKUZ: İnsanlara tepeden bakmayacak. “Benim param var, benim şanım var” gibi sözlerle böbürlenmeyecek. Hikaye bunlar. Parasıyla şöhrete erenleri, rezillikte şampiyon olanları iyi tanıdı bu millet. Çok sevdiğim ve örnek aldığım bir ağabeyim, “Dolgun başak eğilir” der. Aynen öyle. Ağır başlı ve mütevazı olacak. “Ben çok emek verdim, ben çok hak ediyorum” veya “Ben şu kadar para harcadım” diyenlerin niyetinden şüphe duyarım. Siyasette para harcayanlar, harcadıklarının on katını kazanırlar. Elbette ekonomik durumu iyi olsun. Parayla satın alınmasın, paraya zafiyet duymasın. O dengeyi terazide eşit tutabilme erdeminde bulunsun.      
*
ON: Vatanına, milletine, bayrağına ve dinine bağlı olup, bu kriterleri ‘kırmızı çizgi’ sayacak. Oy hesapları yaparak bölücü grupların Şirin ve Şirinesi olmaktan uzak duracak. Ya olduğu gibi görünecek, ya göründüğü gibi olacak. Her şeyden önce kalbinde vatan sevgisi taşıyacak.    
***
Madde uzayıp gider. Partiler böyle aday çıkarsınlar önce ben oy vereceğim. Zaten bu özelliklerdeki bir insan Allah’tan korkar, kuldan utanır. Ya siyasete girmez ya da en mükemmeli olmaya çalışır. İşte meydan, dikkatle izliyoruz…