Şu siyaset her yerde aynı


Siyaset denen şey böyle bir şey mi, sistem mi buna mecbur bırakıyor yoksa insanların siyasi anlayışı mı böyle bilmiyorum ama “çirkin yüzünü” çok iyi biliyoruz.
Soru bir: İnsanlar politika neden yapar?
Kısa cevap: Yönetmek, yani yetki makamına gelerek vatandaşa hizmet etmek için.
Ülkemizde politikayı doğru yapanlar veya yapmaya çalışanlar kadar; art niyetliler de siyaseti malzeme olarak kullanabiliyor. Bazen fırsatçılar, işgüzarlar, görevi kötüye kullananlar, şahsi şöhret ve hırsları uğruna milletin duygularını sömürerek belli bir makama gelenler olabiliyor. Geliyorlar gelmesine ama gidişleri de bir o kadar ibretlik adeta. Türk siyasetinde birçok örneğini mevcut. Kimi siyasi seçilerek bir makam elde eder, kimi atama ile. Bürokrat olarak atanan bazı kimseler de siyasetin baskısı nedeniyle çirkin yüzler arasına girebiliyor.    
Yaratık suratlı politikayla ilgili bu söylediklerimi genel olarak algılayın da, çirkin yüzünden payıma düşeni almaya hiç niyetim yok!
İşin latifesi, biz hep bu yüzden nasibini alanlardan olduk. Önce bir seçmen olarak, sonra bir esnaf, sonra bir gazeteci olarak. Siyaset mekanizması hepimizi bağlıyor çünkü. Evimizde akan sudan, kullandığımız elektriğe, mutfağımızda kaynayan tencereden buzdolabındaki peynire kadar…
Siyasetin çirkin yüzünden nasıl ve ne anladığınıza bağlı.        
***
Başlıkta şu “siyaset her yerde aynı” dememe gelelim…
Belediye başkanları vatandaşın oyuyla seçilir, göreve gelir ve seçildikleri bölgeye hizmet eder.
Şehr-i emin denir. Şehrin emin kişisi, emin insanı. Şehrin imarından, asayişinden, turizminden, sanayisinden, çöpünden, suyundan, çevresinden, bünyesinde bulunan şirketlerden ve o yerleşim yerinde yaşayanların refahından sorumlu kişi. Yetki alanları fazlasıyla geniştir.
İşte bu yetkilere tabi olabilmek, koruya bilmek ve devamını getirebilmek için bazı refleksleri gösterebiliyorlar demek ki. Belediye Başkanlığının verdiği yetkiye dayanarak birçok kararı alıp uygulayabiliyorlar. Bu kararlar ama hizmet için, ama kendi için.
***
Silivri’den bir örnek vererek konuyu daha da açmak istiyorum. Hatırlayın bir yıl kadar önce olaylı bir Silivrispor kongresine tanık olduk. Teferruata girmeden hafızalarda kalan noktası şuydu:
Silivrispor Kulübü borç batağındayken alacak bir iş adamı aranıyordu, belediye başkanı bu sorumluluğu kendinde görerek, Mektebim Okullarının Sahibi Ümit Kalko’ya teklif götürdü ve başkan olmasını istedi. Kalko bu teklifi kabul etti, yönetim kurulu başkan Özcan Işıklar tarafından oluşturulan kulübe gelip başkan oldu. Kalko, 30 yıl aradan sonra futbol takımını şampiyon yaptı 2.lige yükseltti. Sezon içerisinde ilgi odağı haline gelen Kalko, kısa sürede Silivri halkı nezdinde ve spor camiasında adını duyurdu. Tabi bu sırada Başkan Işıklar ile arası açıldı. Sebebi, aldığı kararları Işıklar ve arkadaşlarına sormamasıydı. Kavga büyüdü. Kalko’nun istifasını istedi, etmeyince yönetime baskı yapan Işıklar, arkadaşlarına talimat vererek istifa ettirdi ve yönetimi düşürdü. 2 yıllık göreve gelen Ümit Kalko, daha 1’inci yılındayken kulüpten el çektirildi.
Sebepleri arasında birçok konu gündeme geldi ama siyasi çevreler bu durumu -amiyane tabirle- “Yılanın başını küçükken ezmek gerekir” olarak yorumladı. Belediye başkanı Özcan Işıklar ve çevrelerinin böyle düşündüğü konuşuldu. Çünkü başarılı bir Ümit Kalko, yarın bir gün seçimler geldiğinde siyasete girerse, belediye başkanlığı için ileride tehlike oluşturabilirdi. Velhasıl-ı bir nevi darbe örneğini anlattım. Politika ile elde ettiği gücü, tekniksel ve taktiksel zeka (!) anlayışıyla kendine çeviren bir siyasetçi örneğini verdim.  
Gelelim benzer bir başka örneğe…
***
Çerkezköy’de uzun seneler esnaflık yapan Samsun Ladik’li işadamı İbrahim Ünsal…
Ünsallar Parke Yönetim Kurulu Üyesi ve müteahhit.
Hadise geçen yıl tezahür ediyor.
Ladik Belediye Başkanı Selim Özbalcı tarafından Güreş Ağalığı teklif edildiğinde, ağalık yarışına katılıyor ve 4 adayın yarışması sonucu 80 bin TL ile ağalığı alıyor. Önceki senelerde kimi zaman ağa bulunmazken, bazen de 15-20 bin TL bedelle alınıyor. 17 bin nüfuslu Ladik’in hayırsever işadamları “memleketim, vatanım” diyerek bu tür teklifleri “destek amacıyla” kabul ediyor. Ediyor etmesine ama, “davul bende ise tokmak da bende olur” zihniyeti burada da kendini gösteriyor.
Geçen sene 45 bin ile açılan ihale 80 bin TL’de ağa bulurken, 2018 yılında yani bu sene açık artırma bedeli 160 bin TL oluyor. İhaleyi kim açıyor? Belediye Başkanı Selim Özbalcı.
Tabi 160 bini duyan şaşırıyor ve ihaleye kimse katılmıyor. Mevcut Güreş Ağası İbrahim Ünsal da bu fahiş rakamdan ötürü ihaleye girmiyor. 657 yıldır yapılan Tarihi Kırkpınar Güreşlerinde bile ağalık 700 bin TL.  
160 bin TL ile başlatılan ihalenin arkasında, belediye başkanının İbrahim Ünsal’a olan art niyetli tavrı gündeme geliyor. Ağalık döneminde ilkleri başardığı için kısa sürede Ladik geneline ün salan İbrahim Ünsal, Selim Özbalcı için risk oluşturmaya başladığı düşünülerek ağalıktan uzaklaştırıldı. Yapılan haksızlık karşısında sessiz kalmayan sporseverler ise İbrahim Ünsal’a büyük destek vererek sosyal medyada kampanya başlattı: “Siyasete gir belediye başkanımız ol.”
***
İşin siyasi yansımaları nasıl olur bilemem ama adaletin olmadığı hiçbir uygulama hayırlı sonuçlar getirmez. Ladik Belediye Başkanı Selim Özbalcı, engelleyeyim derken İbrahim Ünsal’ı mağdur etti. Sadece mağdur etmedi; kahramanlaştırdı. Yapılan haksızlığı Ladik halkı doğru bulmuyor.
 
Belediye başkanları bu işe stratejik bakıyor olabilir ama ben şimdiden söyleyeyim: Bu strateji tutmaz, üstüne zarar verir. Mağdur edilen kişiler toplumda daha fazla karşılık bulur. Tabi bu maduriyeti koruyabilirlerse…